0416 2148488 | [email protected]

Dindarlık

Kapitalist sistemin bir tezahürü olarak; insanın parası kadar “adam” yerine konduğu, akrabalık bağlarının zayıfladığı, boşanma davalarının zirve yaptığı ve daha da kötüsü uyu�

 

Dolayısıyla.. “Dindar bir gençlik yetiştirmek” sözlerinden “Eyvah irtica hortladı” diye kaygılananlar tatlı canlarını boş yere üzüyorlar. o­nlar da bu hedefe birer nefer olarak katılsalar korktukları hiçbir şey gerçekleşmez.
 
Neredeyse bir asırdır bir demokrasi rüyasının peşi sıra koşturuyoruz. Bu hedefin neresindeyiz şimdi? Türkiye ve demokrasi kavramlarını bir arada andığınızda tatmin edici bir yanıt verebiliyor muyuz? Hayır, maalesef hayır.. Bunun gibi dindar olmayı da bir hedef olarak koysanız ve üzerinden bir asır geçse aynı değerlendirme dindarlık bahsi için de geçerli olacaktır. 
 
Hepimizi derin kaygılara sürükleyen bir ahlaki çöküntünün içinden geçiyoruz. “Ne olacak bu ülkenin hali?” sorusu hepimizin zihninde zehirli bir yılan gibi kıvranıp duruyor. Peki çare ne? Dindarlık, demokratlık, sosyalistlik, laiklik vs, bunlardan hangisi? Başbakan, “dindar bir nesil” dedi. Demokratlar, buna itiraz ettiler. Başkaları kendi meşreplerine uygun şeyler söylediler. Hiçbiri tek başına değil ama hepsi bir arada ve ortak değerler etrafında yeniden düşünmek zorundayız.
 
İstatistikler bir felaketi haber veriyor. Bu halde yol almaya devam edersek akıbetimiz hayır olmayacak.
 
Sanıyorum evrensel değerler kavramı, insanın insanca yaşaması hedefi herkesin üzerinde mutabık kalacağı bir öneridir. Uyuşturucu dinen men edildiği için değil insanlığı tehdit ettiği için akıl sahibi herkes uyuşturucu ile mücadeleye “evet” der. Dinin de “men” gerekçesi budur zaten. Aile kurumunun korunması, bizi bir arada tutan değerlerin korunup yaşatılması da öyle. Çerçeveyi “dindarlaşmak” diye koyduğumuzda bu hem gerçekçi ve uygulanabilir olmaz hem de bu kavram kendisini dindar olarak tanımlamayan, toplumsal yapının da dindarlaşmasına gönlü el vermeyenler için karşısında yer alacakları bir alan açar.
 
Başbakan, muhafazakar bir partinin başkanı olarak gönlünden geçeni söylemiş olabilir. Bu bir temennidir ve bir dünya görüşüne sahip olan herkes de aynı şeyi özler, düşünür. Sorun, bu temenninin bir başbakan tarafından seslendirilmiş olmasında.
 
AK Parti iktidarı ekonomik başarıları ile övünüyor. Buna hakkı var. Dünyanın en zengin ülkeleri peş peşe iflas bayrağı çekerken Türkiye’nin parlak başarılara imza attığı bir hakikat. Ancak.. o parlak başarıların gölgesinde hızla dağılmaya doğru giden toplumsal bir gerçekliğimiz de var. Boşanmalarda anormal artışlar var, uyuşturucu kullanımı yaygınlaşıyor, özetle kapitalist bir sistemin olumlu ve olumsuz bütün etkileri bir bir açığa çıkıyor.
 
AK Parti bir yol ayrımında. Ekonomide başarılı olmanın tek başına yetmediğini görüyor, görmek zorunda.
 
Ülkeyi TOKİ konutlarıyla donatsanız, her mahalleye bir hastane her semte bir park kondursanız bir felaketi haber veren istatistiklerin önüne geçemezsiniz. Güvenin, kardeşliğin, bir arada yaşama kültürünün inşası için bir başka şey gerekli.
 
Türkiye’nin ihtiyacı olan şey bir türlü gerçekleştirilemeyen sivil anayasadır. Kürt sorunun çözümüdür. AK Parti Türkiye’yi sivil bir anayasa kavuşturabilirse en önemli katkıyı sağlamış olur. Diğer tartışmalar laf-ü güzaftan ibarettir.